-
  Nerden Nereye Türkçe
 

 

Nereden Nereye Türkçe?


"Türk Oğuz beğleri, budun, eşiding! Öze tengri basmasar, asra yir telinmeser, Türk budın, ilingin törüngün kim artadı? (Kültiğin Yazıtları)
(Türk Oğuz beyleri, millet işitin! Üsten gök basmasa alttan yer delinmese, Türk milleti, ilini töreni kim bozabilir?)”


yha_emrah_kopie.jpg“Biz kreasyonlarımızı bu konsept çerçevesinde dizayn edip, gerekli dataları çek ettikten sonra akuple bir biçimde enterasan bir formatta formal bir şekilde medyaya informasyonları verdik.” Nereden nereye?

Ne oldu dil bu hale geldi? Ne oldu da il bozuldu, töre bozuldu? Üstten gök mü bastı, alttan yer mi delindi? Yoksa üstümüze yabancı hayranlığı bastı da altımızı özünü yitiren bizler mi deldik? Ne olduysa oldu, ama hiç de iyi olmadı.

Lise çağlarında başladı Türkçe tutkum. O zamana kadar çok da farkında değildim aslında dilimizin ve öneminin. İlkokulda “yes” dediğim için yediğim tokat mı buna neden olmuştu yoksa ortaokulda bir arkadaşımın “sir(sör)” yerine “öğretmenim” dediği için yediği dayak mı? Düşülen ikilem ne kadar acı... Hangisi doğru? Neden doğru?

Dil iletişimdir, dil aynadır, dil hazinedir, dil geçmiştir, dil tarihtir, dil öze giden yoldur... İletişim yok, ayna puslu, hazine kayıp, geçmiş karanlık, tarih unutulmuş ve öze giden yol kapalı...

Niye akuple de birlikte değil? Niye medyaya informasyonları veriyoruz da yazılı ve görsel basını bilgilendirmiyoruz? Öyle olunca gelişmiş olmuyoruz, bilgili olmuyoruz çünkü. Türkçe’ye İngilizce, Fransızca v.s. dillerden kelimeler katmak gelişmişlik göstergesi çünkü. Neden? Gelişme bozularak mı oluyor?

Yıllar önce yaz tatilimi değerlendirmek için Pamukkale’de bir pastanede çalışırken Fransız bir çocuk geldi, sürekli konuşup bir şeyler istiyordu ama ne yazık ki(!) Fransızca bilmediğim için anlamıyordum. Babasına gittim İngilizce bilip bilmediğini sordum. Biliyordu... Ama bana Fransızca cevap verdi ve bütün ısrarlarıma rağmen İngilizce olarak cevap vermedi. Ben de Fransızca bilen birini bulmak zorunda kaldım. Biz bu direnci neden gösteremiyoruz?

“İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır”

Kendimizi bilmiyoruz artık, unuttuk çünkü… Yunus Emre’yi de unuttuk, Mevlana’yı da, Ümit Yaşar’ı da, Ahmed Arif’i de, Mehmet Akif’i de… Okumayı da unuttuk ne yazık ki... Unuttuk ve bu umurumuzda bile değil...

“Okumaktan murat ne
Kişi Hak'kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru ekmektir”

Kuru ekmek dahi kalmadı elimizde. Kültürel açlığın doruklarındayız. Hak’kı da bilmiyoruz, öğrenmeye de hiç niyetimiz yok sanki. Eğer doymak istiyorsak, eğer Hak’kı öğrenmek istiyorsak okumalıyız. Türkçe okumalıyız, Türkçe yazmalıyız...


“Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir”

Gönüller kararmış durumda. Kültürel soysuzlaşmanın dolu dizgin gittiği ülkemizde bir çok insan ölüm uykusunda. Uyanın! Uyanın ki manevi kurtuluş gelsin. Uyanın ki öz ölmesin. Dilimizi unutursak bütün varlıklarımızı yitiririz. İman etmeden hacca gitmek olmaz ya, dili bilmeden de vatan olmaz, millet olunmaz.

Gün gelecek çocuğunuza sorduğunuz basit bir soruya verdiği cevabı anlayamayacak duruma geleceksiniz;

“Okul nasıldı evlat? Dersler ne durumda?”
“Okul perfect geçti dady. Dersler ok! No problem! Cool ol sıkma canını. Shock olma ama bazı notlarıma oha falan olabilirsin. Ewet çoq çalışmıyorum ama yine de impossible olmacalarda, germe beni, kapiş?”

Dediler ki “Yaz Emrah, okusun alem.”
Görmeyen göze ne yapsın ki bu kalem?
Gönül gözün kör olmuşsa ey adem,
Ben yazmışım yazmamışım ne fayda.
Biz toprak oluruz alem gezerken ayda...


 
  15.02.2008'den beri 25946 visitors (42262 hits) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol